Halkların Ortadoğu Projesi


Televizyonu açıyorsun. Panel var. Konu Büyük Ortadoğu Projesi. Kısacası BOP tartışılıyor. Yaşını başını almış diplomat eskileri Amerikan tezgahı BOP’un uygulamaya konduğunda Türkiye’ye düşecek rolü tartışıyorlar. Bizim Dışişleri’nde yıllarca hizmet etmiş bu emekli baylar öyle şeyler söylüyorlar ki sanırsın Bush yönetiminin bir sözcüsü konuşuyor. Paneli yöneten diplomatik kariyerden değil. Esasta onun da ötekilerle bir görüş ayrılığı yok. Derin (!) dış politika tahlilleri diye sunduklarının ABD emperyalizminin dayatmalarını sineye çekmekten öte bir anlamı yok. Halkların direnişinin lafı bile edilmiyor.

Gazeteyi eline alıyorsun birçok yazı BOP üzerine. Nedir bu BOP dedikleri? Sovyetlerin dağılmasıyla ABD tek süper güç olarak kalınca Amerikan stratejistleri tahlillerinde daha bir cüretkar kesildiler. Brzezinsky bunlardan biri; “Avrasya’ya hükmeden dünyaya hükmeder” diyerek hedef gösterdi. İşte BOP o hedefe ulaşmak için tutulacak yolu aydınlatan projenin adı. Bu yolda ilk önce Afganistan işgal edildi. Ardından İrak’a saldırı oldu. Orta Asya ve Kafkaslardaki devletçiklerin Amerikan uydusu durumuna sokulmalarında ilerlemeler de caba.

Ve bu süreçte Türkiye’ye aktif rol biçiliyor, jandarmalık rolü. AKP hükümeti bu role dünden razı. Bürokrasinin etkili kesiminden de bir itiraz geleceğe benzemez.

Kuzey Irak’ta meydanı Amerikan tezgahı oluşumun aktörleri olan Barzani ve Talabani takımının önünde engelleri temizlemek üzere o bölgede konuşlanmış bir avuç PKK’lı gerillanın ülkenin güvenliği için en büyük tehlike olarak hedef gösterilmesi başka türlü yorumlanamaz.

Türkiye’nin; demokratikleşmesinin birinci şartı olan Kürt sorununun hakça çözümünde biricik muhatap olan; Abdullah Öcalan’a tecridin tam bu sıra şiddetlendirilmesi de öyle. Geriye Irak macerasına karşı olan Türkiye’nin barışsever kamuoyu kalıyor. Onu da etkisiz kılmanın bir yolu bulunur herhalde. Geçmişte örnekleri eksik değil. Evet, BOP üzerine propagandanın anlamı özetle bu.

Amerika’nın piyasaya sürdüğü BOP’dan bahsediyoruz. İyi ama Amerika dünyanın öbür ucunda. Bizim vatanımız Türkiye ise Orta-Doğu coğrafyasının tam göbeğinde. Amerika’nın BOP’u var. Bizim yani Türkiye yurtseverlerinin kendi vatanlarının bulunduğu bölgeye ilişkin politikada hedeflerini belirleyen, bu hedeflere yönelindiğinde izlenecek yolu aydınlatan bir projeleri yok. Besbelli bizim Projemiz bu bölgede; yaşayan halkların barış içinde olmalarını ve mutluluklarını amaçlayan Halkların Ortadoğu Projesi (HOP) olacaktır. ABD’nin dayattığının tam tersi.

Bizim bir Orta-Doğu projesinden yoksun oluşumuz önemli bir eksiklik değil mi? Bu eksikliği bir an önce gidermek bir Türkiye yurtseveliği görevi olduğu kadar bölge halklarının barış içinde mutlu yaşamını amaç bilen bir enternasyonalist görev de değil mi?

Sosyalistler en tutarlı yurtseverlerdir, hep derim ben. Sosyalist derken ben burada ülke ve dünya geçeklerinden habersiz sol gevezeleri kastetmiyorum. Evet sosyalistler en tutarlı yurtseverlerdir. Ama yurtseverlik onların tekelinde değil. Dindar ya da muhafazakar olarak nitelendirebileceğimiz siyasi görüşleri benimseyenler içinde de saygı duymamız gereken yurtseverler var. Yeter ki bu ülke insanlarının başı dik ve onurlu olarak yaşamasını savunsunlar. Yeter ki “ılımlı İslam” adı altında uyduluk politikası ile Müslümanlığı bağdaştırmaya kalkışlanların gerçek kimliğini görebilsinler.

Yeter ki uygarlık meşalesini beşyüz yıl elinde taşımış ilk müslümanların ilerici ruhunu yaşatabilsinler. Yeter ki hakiki müslümanlığın bu yoksullar ülkesinde binlerce polisi köşebaşlarına dikip kentin göbeğinde halka yasak bölgeler kurarak servetlere malolan şaşaalı nikah törenleri tertip edenlerinki değil, “bir lokma bir hırka” diyen ve halkın öncüsü olarak bundan fazlasını istemeyi kendisine yakıştırmayan Yunus Emre zihniyetini sürdürenlerin müslümanlığı olduğunu kavramış olsunlar.

Sözüm, siyasi görüşü ne olursa olsun, laik dindar bütün Türkiye yurtseverlerinedir. Gelin omuz omuza verelim, bir diyalog başlatalım. Ve kendi Büyük Orta-Doğu Projemizin, Halkların; Ortadoğu Projesi üzerine bir konsensüse varalım. Anadolumuzu bir demokrasi kalesi olarak bütün bölge halkları için bir cazibe merkezi durumuna yükseltelim. Ve bütün engelleri aşarak o projeyi gerçekleştirelim. Yüce hedeflere yönelelim. Türkiye’ye layık olan budur. İMF’nin kredilerine tamah ederek Amerikan tezgahı BOP’un jandarmalığına soyunmak değil.